Evet, Cumhurbaşkanı adayları belli olmuştu, bu gün itibariyle ittifaklar ve partilerin milletvekili adayları da büyük ölçüde kesinleşmiş bulunmaktadır.
Bundan sonra listelerde itirazlar kaynaklı ufak tefek değişiklikler olsa dahi köklü bir değişiklik olmayacağı da aşikârdır.
İşin açığı bu seçimler hem Türkiye Cumhuriyetinin demokrasisi ve hem de dünyadaki gelişmekte olan ülkelerin demokratik rejimleri açısından oldukça ilginç bir seçim olacaktır.
Baştan söyleyeyim seçimlerin bu kadar enteresan ve önemli bir hale gelmesinin sebebi alışıldık bir iktidar yarışı olmaktan çıkıp demokratlar ve otokratlar arasında bir referanduma dönüşmüş olmasıdır.
Görünen odur ki 14 Mayıs tarihinde düzenlenecek seçimler demokrasi savunucuları ile demokrasi düşmanı otokratlar arasında tam bir halkoylamasına dönüşmüş bulunmaktadır.
Öyle ki Cumhur ittifakında en sağda ve hatta marjinal sağda yer aldığı düşünülen Milliyetçi Hareket Partisi bile bu durumda göreceli olarak solda kalmış bulunmaktadır. Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi gibi radikaller savundukları aşırı sağ görüş ve söylemleri ile sağ birer parti olan Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisini bile irite etmiş bulunmaktadırlar.
Bu iki parti o kadar irite olmuş durumdadırlar ki seçim matematiğinde çok büyük bir avantaj sağladığı halde AKP listelerinden ortak olarak değil kendi amblemleri ile seçimlere girmeye karar vermiş bulunmaktadırlar.
Evet, bu seçimde Türk seçmenine çok büyük bir iş düşüyor!
Eğer bu seçimlerde seçmen otokratik bir sistemi ve otokrat bir lideri demokratik yollardan iktidardan indirip, bu tek adam rejimini demokratik yollar ile değiştirmeyi başarabilirse hepimiz Türk Demokrasisinin oturduğuna ve otokrasiye karşı kendi bağışıklık sistemini oluşturabildiğine inanabiliriz demektir.
Türk seçmeni demokrasiyi korumayı başarabilir, islamofaşist bir ideolojiyi sandıkta durdurup kontrol altına alabilirse emin olun bu İran’dan başlayıp Uzak Asya’ya, oradan Afrika’ya ve Orta Doğu’ya kadar yayılan islamofaşist rejimlerin ağır baskısı altında yaşayan halklar için bir umut olacak çok olumlu bir örnek teşkil edecektir.
Açıkça söylemek gerekirse ben Türk seçmenine çok güveniyor ve bu coğrafyada Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan demokrasinin artık köklendiğine inanıyorum.
Bir Kemalist olarak Cumhuriyetimize sahip çıkmak ve ikinci yüzyıla iyi bir başlangıç yapmak en büyük umudumdur.
Biliyorsunuz ben tarafım ve her zamanda taraf oldum. Benim durduğum taraf ve savunduğum değerler de son derecede açık, bunlar:
- İnsan hak ve özgürlüklerini savunmak.
- Demokrasiyi savunmak.
- Kayıtsız şartsız milli egemenlik ilkesini savunmak.
- Aydınlanma felsefesini savunmak.
- Rasyonel aklın ve bilimin rehberliğini savunmak.
- Özgür bilim, sanat ve kültürü savunmak
- Türk kültür ve uygarlığının varlığını savunmak.
- Cumhuriyetimiz ve anayasal düzenimizi savunmak.
Benim savunduğum değer ve ilkeler bunlar ve yaşadığım müddetçe de bu ilke ve değerleri savunmaya devam edeceğimi dolayısı ile de tarafım…
En nihayetinde siyasi partiler ve politikacılar hakkında bir karar verirken kişilerin ya da kurumların değil kişi ve kurumların benim savunduğum değerler ve ilkeler ile uyumlu olup olmadığına bakar daima ona göre stratejik oy kullanırım.
Naçizane sizlere de tavsiyem bu seçimlerde stratejik oy kullanın ve Türk demokrasisini savunun derim.