Bu yazının yazıldığı saatlerde dolar kuru 9,29 sınırında ve Brent tipi ham petrol ise 85,5 dolar. Her iki göstergede de trend artış yönünde üstelik.
Hem petrol fiyatları ve hem de dolar kuru artıyorsa bunun pompalara yüksek oranlı zamlar olarak yansıması da elbette kaçınılmaz olacaktır.
İş sadece pompada kalsa ne ala, üretimi ve nakliyesinde benzin, mazot kullanılan her mal ve hizmet fiyatı da paralel şekilde artmaya başlayacaktır.
Fiyatı petrol fiyatına endeksli olan doğal gaz ve LPG zamları ise işin tuzu biberi.
Kömür fiyatları almış başını gidiyor, daha da kötüsü yağış az, barajlar boş elektrik üretebilmek için doğal gaz ya da kömür yakan termik santrallere ağırlık vermek zorundayız. Bunun elektrik fiyatlarına yüklü bir zam olarak yansıması da kaçınılmaz olacaktır.
Küresel ölçekte gıda ve emtia fiyatları da hızla artıyor üstelik.
İşte sana kusursuz bir zam fırtınası…
Aklıma sevdiğim bir fıkra geldi, sizinle de paylaşayım:
Adamın biri demiryollarında istasyon şefi olarak işe girmek için başvurmuş, yazılı sınavı geçmiş, sözlü sınava almışlar.
Sınav heyetinin başkanı ”istasyonda nöbettesin, aynı hattan karşılıklı olarak hızla gelen iki tren olduğunu fark ettin ne yaparsın?” Diye sormuş
Adam, “çarpışmayı önlemek için hemen makas değiştiririm” cevabını vermiş.
Başkan “makas kolu kırılmış, çalışmıyor ne yaparsın?” diye sorunun üstüne gitmiş.
Adam “makas değiştiremiyorsam, makinistleri uyarmak, trenleri durdurmak için hemen kırmızı ışığı yakarım” diye cevaplamış.
Başkan “kırmızı ışık bozulmuş, yanmıyor ne yaparsın?” diye sorusuna devam etmiş.
Adam “hemen kırmızı feneri yakar, sallar makinistleri uyarırım” demiş.
Başkan “fenerin de pili bitmiş ne yaparsın?” diye üstelemiş.
Adam “koşar, kırmızı gaz lambasını alır, sallar uyarırım” demiş.
Başkan “gaz lambası yanmıyor, gazı bitmiş ne yaparsın?” diye sorunca
Adam “koşar, gider kardeşimi çağırırım” diye cevaplamış.
Başkan birazda şaşkınlıkla “evladım kardeşin ne alaka, onu niye çağırıyorsun?” diye sorunca.
Adam “efendim bir daha nasıl böyle bir hercümerç görecek, gelsin seyretsin diye çağırıyorum” demiş…
Türkiye’nin durumu da bu fıkraya benziyor; yetkililer dâhil herkes oturmuş olayları seyrediyor, durmuş yaklaşan kusursuz fırtınayı bekliyor…
İktidar olayların kontrolünü elden kaçırdı, bütün kararların tek bir adamın inisiyatifine bırakılması ile oluşan büyük güven erozyonu önlem almayı, olaylara müdahale etmeyi neredeyse imkânsız bir hale getirmiş bulunuyor.
Ülkede bir Hazine ve Maliye Bakanı var mı yok mu kimse bilmiyor, ortalık yanıyor yıkılıyor, bakandan da bakanlıktan da ses seda yok.
İşler rayından çıkmış, ekonomi uçuruma yuvarlanıyor bakan “saldım çayıra Mevla’m kayıra” edasıyla sessiz, varlığı yokluğu belirsiz, hiç topa girmiyor.
Bakın buradan iktidara sesleniyorum; bu enflasyon ve zam dalgasına ücretli ve emeklileri ezdirmemek için çok acil bir ara zam verilmelidir.
Zam verilirken de TÜİK’in güya hesapladığı enflasyon oranı değil ya ENAG tarafından hesaplanan % 44,70lik enflasyon oranı baz alınmalıdır yada TÜİK oturup enflasyon hesabını gerçekçi olarak yeniden yapıp o baz alınmalıdır.
Şu anda önemli olan zaten pandeminin de etkisi ile gelirsiz kalmış, ücret ya da emekli maaşı ile geçinmeye çalışan yokluk ve yoksulluk çeken geniş halk kitlelerinin daha fazla ezilmesini önlemektir.
Demedi demeyin; bu yapılmazsa çok geç olacak, iş işten geçecek, ekonomik kriz sosyal ve siyasal bir krize dönüşecektir.
Sonra işleri toparlamak, borçları tasfiye etmek, refahı arttırmak ve istikrarı sağlamak çok daha zor olacaktır.