Abidin Paşa Milli Mücadele Müzesi, Ankara’nın en yenisi!
Açıldı, Adım Adım Ankara’da yepyeni bir müze listeye dahil oldu! Müze yeni, mekân eskilerden! İşte mekânın ve mekânı inşa edenin kısa öyküsü!
Uyarayım!
Abidin Paşa’yı okurken, başarılarından başınız dönebilir, başına gelenlerden hayrete düşebilirsiniz!
Hazırsanız başlayalım!
Abidin Paşa
Yirmi yaşına dek çok iyi eğitim alır. Arnavutça ve Türkçe dışında
Arapça, Farsça, Fransızca ve Yunanca bilmektedir.
İlk önce saray muhafızlığında silahşor olur…
Aman! Silahşorluk kaldırılır, işsiz kalır.
Preveze Merkez Kaymakamlığı’na atanır. Çok çalışır.
Bu kaymakamlık kaldırılır, tekrar işsiz kalır.
Narda Kaymakamlığı yapar, pek başarılıdır, İzmir Nizamiye Mahkemesi İkinci Reisliğine yükselir ki bu görev de kaldırılır! Şaka gibi ama Paşa, yine işsiz kalır!
Kariyerinde alışık olunan işsiz kaldığı aralar olsa da Paşa’nın yükselişi her şeye rağmen sürecektir!
Şimdi sıkı durun! Bir ara İstanbul’a çağrılır, vezir rütbesi verilir ve kurulan hükümetin dışişleri bakanı olur.
3 ayın sonunda hükümet istifa etmesin mi? Sonrası malum ara!
Ankara valisini bulur!
Bundan sonrasında Paşa’yı valilikler beklemektedir. Önce Sivas’a, ardından Ankara’ya…
‘Ankara valisini bulur!’ durumu söz konudur! Bir anlamda Ankara’nın da Paşa’nın da kaderi değişecektir çünkü Abidin Paşa burada, hatırlanası işler yapacaktır…
Dikkat! Ankara bir il (sancak) değil, diğer bazı sancakların bağlı olduğu bir eyalet merkezidir. Önce Abidin Paşa geldiğinde Ankara’nın durumunu da kısaca açalım!
Ankara yaklaşık 90.000 km alanı kapsıyordu. Zir, Ayaş (Güdül Ayaş’a bağlı nahiye), Beypazarı (Karaşar Beypazarı’na bağlı nahiye), Nallıhan, Mihalıccık, Sivrihisar, Haymana, Bâlâ, Çubukabâd (Çubuk), Yabanabâd (Kızılcahamam) ve Kalecik bağlı kazalardı. Kazalarıyla birlikte bağlı sancaklarsa Yozgat, Kırşehri (Kırşehir) ve Kayseriyye (Kayseri) idi.
Üstteki bilgiler, Roma’daki görkemli devirlerini zaten görmeyip, Osmanlı’da ‘Ankara kasabaydı’ denmesinin ne derece yanlış olduğunun örnekleridir. Ulu Önder,
“Ben Ankara'yı coğrafya kitaplarından değil tarih kitaplarından öğrendim” diye boşuna söylemeyecektir…
Önceki-sonraki valilerin bir-iki yıl kadar, hatta bir yılda beş valinin çalıştığı Ankara’da, işleri kısa ömürlü Paşa bu kez, deyim yerindeyse şeytanın bacağını kırar! Abidin Paşa Ankara’da tam 7 yıl 7 ay görev yapar.
Başarı tesadüf değildir!
Kendisinden yüz yıl kadar sonra doğan, yüzyılın efsane futbolcularından Pele’yi, bir sözüyle analım…
“Başarı tesadüf değildir! Çalışın, gerisini merak etmeyin.”
Pele, bu sözü kendisi için mi yoksa Abidin Paşa için mi söylemiş, bilmiyorum! Ankara’da yaptığı işleri ben özetleyeyim, kararı siz verin…
Vilayeti sancaklara (4 il ve 20 kazayı) bağlayan yolları yapar, demiryolunu tamamlar.
Bataklık ıslahı yapar; hastalıkları azaltır.
Buraya kadar yaptıklarını hayranlıkla izleyen halk, belediyesi aracılığıyla valisine ‘teşekkür belgesi’ verme gereği hisseder. Verir.
Eymir Gölü, Elmadağı ve Hanımpınarı’ndan su getirir; tarlalar ile çeşmeler su görür, kuraklık biter, refah artar.
Çamur kaplı evleri kireçle sıvatır; evlerin ömrü uzar, şehir beyaza bürünür.
Öğrenciler ve öğretmenler için okullar yapar.
Hastane yapar.
Dün gibi hatırlayacaksınız, geçtiğimiz yıllara dek Vilayet Konağı kullanılan yapıyı, o günlerde yaptırır. Bugün o tarihi yapı, çevresindeki diğer tarihi yapılar gibi bir üniversiteye devredildi. Müze olacağı söylentisi vardı ama henüz bu durum gerçekleşmedi. Binada yatan tarihi düşününce bence de müze olması çok güzel olur. Biz yine konumuza, Paşa’ya dönelim…
Eldeki matbaayı iyileştirir, vilayet gazetesinin geliri, valiliğin bütçesini arttırır.
Bir de zaman arttırır, beş kitabından birini (Tercüme ve Şerh-i Mesnevî-i Şerif) Ankara’da yazar.
Oğlu Rasih Dino’yu tanır mısınız bilmem ama onun oğullarını bildiğinizden eminim. Türk resim sanatının, benim tespit edebildiğim en zor sorusuna muhatap olan ressam olan Abidin Dino ile ressam-şair Arif Dino, Paşa’nın torunlarıdır.
Abidinpaşa Köşkü
Efsane Vali’nin Ankara’ya bıraktığı bir mekândan henüz söz etmedik. Kendisi için yaptırdığı köşkten…
Paşa, köşkünü yaptırmak için en temiz havaya sahip bir yer aramış. Türklerin ‘ciğer asma’ yöntemini bilirsiniz. Pek çok tepeye ciğer asılır, bir süre beklenir hani. ‘Ciğerin en geç bozulduğu yer, en temiz yerdir’ deneyiminden hareketle, bugün köşkün bulunduğu tepe tespit edilmiş. Abidinpaşa Köşkü, buraya yapılmış.
1912 yılı, bir anlamda Köşk’ün komutan yetiştiren bir yere dönüşmesi olmuş. Jandarma Karakol Kumandanları Mektebi burada açılmış.
Sonra Milli Mücadele yılları…
İstanbul işgal edilmiş. Komutan yetiştiren Harbiye de, Harbiye’ye öğrenci gönderen Kuleli de işgalden nasibi almış. İstanbul’dan kaçıp Ankara’ya gelen Harp Okulu ve Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri için Cebeci Hastanesi’nde bir bölüm ayrılmış ama sayı artınca yeni bir yer aranmaya başlanmış.
1920, 24 Haziran…
Mustafa Kemal Paşa, yanında Fevzi Paşa, Ali Fuat Paşa, (babası Nafıa Vekili) İsmail Fazıl Paşa, Albay İsmet Bey, Hamdullah Suphi Bey, bazı mebuslar ve komutanlarla Köşk’e gelmiş. O gün, Zabit Namzetleri Talimgâhı’nın Köşk’te kurulmasına karar verilmiş.
Gelen öğrenci sayısı daha da artmış, ihtiyacı karşılamak için Köşk’ün çevresinde barakalar kurulmuş. Yıllar sonra (1936), savaşlar bitip İstanbul’dan Ankara’ya temelli olarak taşınacak Harbiye, o gün geçici olarak Köşk’e taşınmış olmuş…
1920, 1 Temmuz…
Köşk, Sınıf-ı Muhtelife Zabit Namzetleri Talimgâhı olarak Milli Mücadele döneminin en kritik döneminde, orduya subay yetiştirmek için hizmete girmiş. Açılış, yine Mustafa Kemal Paşa’nın katılımıyla gerçekleşmiş. İlk devre dört aylık bir eğitimden sonra diplomalarını almış. Diploma töreninde Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın ‘Efendiler’ diye başlayan konuşmasından kapanış cümlelerini alalım…
“İşte bu gün bu basit ve debdebesiz merasimle Büyük Millet Meclisi namına büyük bir mükâfata mazhar olmuş bulunuyoruz.
Ordumuz bu günün şeraitine, bu günün evsafına malik genç zabitana malik olacak ve ordu bu genç zabitanla cidden iftihar edecektir. Bu zabitanı Büyük Millet Meclisine mesaisiyle takdim eden Mektep Müdürü ve rüfeka-yı mesaisini Büyük Millet Meclisi namına tebrik ederim.”
Milli Mücadele Müzesi
Ankara Kulübü Derneği’ni burada her Çarşamba ferfene düzenlerdi. Köşk’ün ciddi bir restorasyon geçirmesi gerekiyordu. Ferfeneler Derneğin Yenimahalle’deki Ankara Konağı’na alındı.
Ferfene, eş-dost katılabileceğiniz, yerli-yabancı götürebileceğiniz, Ankara Kulübü’nün ücretsiz sunduğu, bir de çay ikram ettiği geçmişi 200 yıl öncesine dayanan bir gelenek. Devam etmesi çok güzel. Kulübe ne kadar teşekkür etsek az.
Diğer yandan Köşk sessiz kalmıştı, üzülmüştük.
Şimdi…
Çankaya Belediyesi, köşkü ciddi bir restorasyondan geçirdi ve Abidinpaşa Köşkü Milli Mücadele Müzesi olarak düzenledi, sevindik.
Müze, günümüz teknolojisinin müzede kullanımının güzel bir örneği. Ankara’ya da pek yakıştı. En kısa sürede gideceğinizi düşünüyor ve Müze yöneticisi İlyas Can Hergül’ün ilettiği Müze’den fotoğraflarla sizi baş başa bırakıyorum.
Kaynaklar
* Necati Yalçın, Abidinpaşa Köşkü’nde Ferfeneye Katılın, hurriyet.com.tr/yazarlar/necati-yalcin/abidinpasa-koskunde-ferfeneye-katilin-40357253
* Özlem Gülenç İğdi, Abidin Paşa’nın Ankara Valiliği, DTCF Dergisi, 2013.
* Sadık Erdaş, Abidinpaşa Köşkü, ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/abidinpasa-kosku/
* Şeref Erdoğdu, Ankaram, 1999.