Bence Nobel Barış Ödülü, ABD Başkanı Trump’a verilmeliydi!..
Adam teeeyy on bin kilometre ötedeki ABD’de planlar, programlar yapıyor, politikalar belirliyor, Ortadoğu’daki tüm devletleri hizaya getiriyor, 500 milyonluk Müslüman Arap dünyasının baş edemediği 9 milyon nüfuslu İsrail’in katil başbakanı Netenyahu’ya diz çöktürüyor, gelecek için çok umut vermese de bölgede barışı sağlıyor.
İsrail, iki yıldan beri süren savaşta Gazze’yi yerle bir etti, 60 binin üstünde masum insanı, kadın erkek, çoluk çocuk demeden katletti. Gazze’de güçlü bir saltanat kurma hevesine kapılan ve savaşı ilk başlatan Hamas Örgütü’nü tamamen bitirdi, komşusu Lübnan’da, binlerce kilometre uzağındaki İran’da, Katar’da, Yemen’de saklanan örgütün lider kadrolarını, saklandıkları hücrelerde nokta atışları ile vurup vurup yok etti.
Barışın sağlandığı gün ABD Başkanı Trump, on bin km. ötedeki ülkesinden devasa uçağına bindi, önce İsrail’e geldi, büyük coşku ile karşılandı. O, İsrail Meclisi’nde bir sohbet ölçüsünde konuşmasını sürdürürken, esir değişimleri yapılıyordu, on binlerce zavallı bölge insanı, akın akın, yayan yapıldak harabeye dönmüş evlerine ulaşmaya çalışıyorlardı.
Günün en önemli programı barış anlaşmasının imza töreni, Mısır’ın Şarm El Şeyh kentinde akşam saatlerinde gerçekleştirilecekti. Anlaşmanın imzalanacağı toplantıya katılacak olan yirmiden fazla devlet başkanı, akşama kadar gösterişli uçakları ve ekipleri ile Mısır’ın bu kentine geldiler, Mısır Devlet Başkanı darbeci General Sisi tarafından karşılandılar. Trump’un yanı sıra günün öne çıkan isimleri arasında Mısır Devlet Başkanı General Sisi de ilk sıralarda yerini alıyordu.
General Sisi’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı farkedince, iki üç adım ona doğru gelmesi, Türk televizyonlarında önemli yer buldu; “Sisi, diğer liderleri ayakta karşıladı, ancak Erdoğan’ı farkettiğinde hemen onu karşılamaya gitti” deniliyordu.
İki günden beri tüm medya organları, televizyonlar, sabahtan akşama kadar bu barış görüşmeleri ve gelişmeleri, en küçük detaylarına kadar izleyicilerine duyuruyorlardı.
Fazla ayrıntıya girmeyeceğim ama, ABD Başkanı Trump’un gösterişli bir sahne önünde dikilip sırası ile devlet başkanlarını kabul ettiği tören anını, hiç bir zaman unutamayacağım.
Asya’dan, Avrupa’dan, Afrika’dan devlet başkanları, Arap kıyafetli Müslüman krallar, sultanlar, srası ile tek tek sahneye çıkıyorlar, Trump’la tokalaşıyorlar, sonra da ayakta yan yana durup kameralara poz veriyorlar, ayrılıyorlardı.
Merakla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bekledim, sonunda o da sahneye çıkıp Trump’la tokalaştı, birlikte poz verdiler.
Trump, gücünü kanıtlamış tam bir mafya babası gibiydi. Görkemli sahnenin orta yerine dikilmiş, devlet başkanları sırası ile gelip elini sıkıyor, birlikte kameralara poz veriyor, kenara çekiliyorlar.
Türk filmlerinde sık rastladığımız mafya sahnelerine benziyor, mafya babası elini uzatıyor, ona biat edenler sırası ile gelip elini öpüyor, saygıyla kenara çekiliyorlar. Hatta doğu illerimizdeki feodal yapının anlatıldığı son bir televizyon dizisinde de bir ağalık çatışması sonucunda, kendisine biat edilen genç ağa, elini uzatıyor, oradaki yaşlı, genç, ak sakallı, kara sakallı ağalar, sırası ile gelip genç ağanın elini öpüyorlardı.
Adam teey on bin km. uzaklıktan geliyor, Ukrayna ile Rusya savaşına, tüm Asya’daki, Afrika’daki, Ortadoğu coğafyasındaki sürtüşmelere, çatışmalara, savaşlara müdahale ediyor, onlarca devleti hizaya getiriyor... Bu yıl Nabel Barış Ödülü’nü beklediği haberleri duyuluyordu, hiç adı sanı bilinmeyen birisine verildi.
Trump bir mafya babası görüntüsü veriyor ama, neredeyse tüm dünyayı dizayn ediyor; Nobel Barış Ödülünü haketmiyor mu?!..