Çünkü, gerçekten Adalet ve kalkınma Partisi (AKPARTİ) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’e bilerek, içimde hiçbir olumsuz duygu ve düşünce taşımayarak, varlıklarına, bildiğim kadarıyla düşüncelerine ve inançlarına saygı duyarak en az 7 gün, en fazla 10 gün süre tanıyorum.
İsimlerinin başına “Sayın” yazmadığım için kimsenin yanlış algılamamasını dilerim. Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi bu benim yöntemim, tarzım.
Bir yaklaşımım daha var. Sevgili Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin, hepimizin Cumhurbaşkanı olduğunu da bilerek sadece Partisindeki makamını yazmayı yeğledim. Çünkü, sadece Partisindeki Genel Başkanlık makamına sesleniyorum.
Türkiye’nin evimiz, üstünde yaşayanların ailemiz ve içinde şiddet barındırmayan farklılıkların doğal zenginliğimiz olduğunu uzun yıllar öncesinden beri seslendiren, yazılarında ve kitaplarında yer veren, sevgi ve dostluktan beslenmeye çalışan bir insan olarak düşüncelerim, duygularım, gözlerim ve parmaklarım arasında uyum sağlıyorum.
Türkiye ve Dünya, insan soyu tarafından mutlaka yerin üstündeki cennet haline getirilecektir, mutlaka ve mutlaka. Gidiş ise böyle değil.
Türkiye’nin ormanları yanıyor, içindeki canlarla birlikte. Sokakta, komşular, akrabalar ve yakın iletişim içinde olanlar arasında güven azalıyor. Siyasetçiler arasında halkımızı da olumsuz etkileyen hiddet ve şiddet dili alev almış durumda. Bu alevleri söndürmek, sevgi, dostluk ve barış dili ve yaşam biçimini sağlamak için söndürme araçlarına, uçaklarına, köpüklü tatlı veya tuzlu suya, bunları kullanması gereken insan gücüne gerek yok.
Siyasette ve giderek toplumda da yaygınlaşan şiddet çeşitlerini, yangınları başlatan da insandır, sonlandıracak olan da.
Şu aşamada, evim Türkiye’nin üç değerli insanına sesleniyorum. AKPARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 7-10 gün içinde, kürsülerden, mikrofonlardan, toplumda söndürülemeyecek kadar yaygınlaşabilecek şiddet yangınının üzerine, yüreklerinden, gözlerinden, dudaklarından ve beden dillerinden sevgiyi, dostluğu ve barışı yağdırmaya başlamalarını öneriyorum. Elbette çalışma arkadaşlarına, sözcülerine de aynı öneriyi yapıyorum.
Çünkü, orman yangınları gibi alevleri görülemeyen toplumsal yangınlar da söndürülmeye yukarıdan başlanacak kadar arttı, yaygınlaştı. Acı, kan ve gözyaşı durmalı, durdurulmalıdır. Türkiye’mizi bekleyen iç ve dış nedenli tehlikelerin sonlandırılması için üç etkili ve yetkili insanımızı, çok ivedi ve çok hızlı bir şekilde sevgi, dostluk ve barış için, birbirlerine saygı duyarak, konuşmalarını ve halkımıza seslenmelerini bekliyoruz.
Şiddet dili durmalıdır. Umutla bekleyeceğiz, beklemeliyiz. En fazla 10 gün süre vermem, şiddet dilinin, şiddet etkisi üreten uygulamaların sonlanmaması halinde, sevgi, dostluk ve barış için gösterdiğimiz çabaların kararlılıkla sürdürüleceği ve zenginleştirileceği anlamındadır.
Umudumuzu, kararlılığımızı, önerilerimizi ve eleştirilerimizi, “Dost Dili” köşesine yakışır içerikte, üç değerli insandan beklentilerimizi de kapsayacak şekilde, haftada bir gün sizlerle paylaşmak istiyoruz, istiyorum. Umarım ve dilerim, üç sevgili insanımız başta olmak üzere hepimiz, bu fırsatları buluruz, üretiriz ve ülkemizi yerin üstündeki cennete doğru hareket ettiririz. Haydi, melek kişilikli insanlar, haydi