14 MART TIP BAYRAMI ve DOKTOR YAZARLAR

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Tüm doktorların “14 Mart Tıp Bayramı”nı kutluyorum. Pandemi nedeniyle yaşamını yitiren...

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Tüm doktorların “14 Mart Tıp Bayramı”nı kutluyorum. Pandemi nedeniyle yaşamını yitiren tüm doktarları saygıyla anıyorum. Gece gündüz demeden bizlerin sağlığı için çalışan tüm doktorlara ve sağlık çalışanlarına teşekkür ediyorum.

Öyle doktorlar tanıyorum ki, yalnızca tıpla uğraşmıyorlar. İçlerinde müzisyen, besteci, oyuncu olan yüzlerce, binlerce doktor vardır. Ben bunlara birkaç örnek verecek olursam; Dr. Alaaddin Yavaşça, Fikret Kızılok, Ercan Kesal ilk aklıma gelenler. Ercan Kesal aynı zamanda iyi bir yazar, oyuncu ve yönetmen olarak karşımıza çıkıyor.

Dünya edebiyatında ve ülkemiz edebiyatında da çok iyi doktor yazarlar var. Bunlardan kitaplarını okuduğum ve aklımda kalan yazarları sizlerle paylaşmak istiyorum. (Listelemeye kalkarsam bu köşeye sığmayacağını biliyorum.)

Öncelikle dünya edebiyatında önemli yer tutan tıp doktoru yazarları paylaşmak istiyorum. Bunlar : Mihail Bulgakov, Anton Çehov, W. Somerset Maugham, François Rabelais, Arthur Conan Doyle, Neval es Saadi, Abraham Verghese, Oliver Wendel Ho, Halid Hüseyni, Michael Crichton, William Courtos Will, Arthur Schnitzer, Friedrich Schiller Vasili Aksiyonov, Nikolay Pirogov, A.J. Cronin ve Victor E Frankl .

Bizden aklımda kalanlar tıp doktorları ise; Türkan Saylan, Erdal Atabek, Hüsrev Hatemi, Ceyhun Atuf Kansu, Abdullah Cevdet, Behçet Aysan, Hikmet Kıvılcımlı, Alper Akçam, Ercan Kesal, Serdar Koç.

Anton Çehov’u okuma uğraşı içinde olan herkes tanır sanıyorum. Ben sizlere Frankl’dan biraz söz etmek istiyorum. Victor E. Frankl, ikinci dünya savaşında kapatıldığı dört toplama kampından sağ kurtulan ender insanlardan biridir.. Bunu “İnsanın Yaşam Arayışı” ve “Duyulmayan Anlam Çığlığı” adlı kitaplarında dile getirir.1997 yılında 97 yaşında aramızdan ayrılan, noroloji ve psikoloji profesörü ve logoterapinin kurucusudur.

Bizim tıp doktoru yazarlarımızdan A.Alper Akçam’ı sizlere tanıtmak istiyorum.

Alper Akçam, Ardahan’da doğdu. Ardahan, Kırıkkale, Ankara’da öğrenim gördü. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi çıkışlı tıp doktoru, genel cerrahi uzmanıdır. Ankara, Karabük, Yalova, Erzincan, Bursa’da hekim olarak çalıştı. 2000 yılından sonra yalnızca edebiyat ve kültürel çalışmalarla uğraştı. Roman, öykü, makale, deneme, eleştiri, mektup türünde yazın çalışmaları bulunmaktadır. 2008 Yılı Yunus Nadi Öykü ödülü ve 2011 Yılı Troya Edebiyat Ödülü yanı sıra başka ödüller de aldı.

Yayınlanmış yapıtları :

Eleştirel deneme : Türk Romanında Karnaval, Dilin Dört Atlısı (Vus’at O. Bener, Bilge Karasu, Leyla Erbil, Oğuz Atay’dan Türkçe’ye Armağanlar), Dillerine Kurban/Orhan Kemal’de Diyalojik Perspektif.

İnceleme, Araştırma : Anadolu Rönesansı, Romanlarımızda Kurtuluş Savaşı ve Kadınlarımız.

Roman : Masalsı, Geçmiş Bir Zamandı, Kiraz, Eğer, Sığıntı, Munise, Aslan Asker Arslan, Issızlık.

Öykü : Karanlıkta Bir Işık, Ağaların Ağası, Islaktı Gözleri, Soluksuz Sıcaklarda, Açık Kapıların Arkası, Doktor Civanım, Yükledi Günahını Sırtına, Gidenler Gelenlerdi, Şalter Kemal, Kiev’de Aşk (2008 Yunus Nadi Öykü Ödülü), Son Balık, Öykü Diyarı (Toplu Öyküler)

İlk Gençlik Çocuk Öyküsü : Dostum Keleş, Çalı Çiçeği, Nal Sesleri, Köşeli Püskevit.

İlk Gençlik Çocuk Romanı : Karagöz Oynatıyoruz, Buğudaki İz.

Vecihi Timuroğlu’nun Alper Akçam hakkındaki görüşleriyle yazımı bitirmek istiyorum:

«Alper’in biçemi güzel. Onun öykülerinde, Anadolu’ya özgü insancıl gerçeğin ağırlığı var. Bu durum, ona, okurlarının öykü kişileriyle kolayca ilişki kurmalarını, giderek onlarla uyum içinde düşünmelerini sağlıyor. Kısası, okurla Alper’in kişileri, birbirleriyle çelişmiyorlar. Bir özlemi yansıtan kişiler olduklarından, okurların hoşlarına bile gidiyor olabilirler. Çünkü, onun kişileri, bugünün Türkiyesi’nde, yozlaşmayı temsil eden burjuvayla küçük burjuvaya ters düşüyor.

Alper’in kişileri, Türkiye toplumunun çürümemiş yanını temsil ediyorlar. Toplumun çürümüş yanını yansıtmak amacıyla, kokuşmuş düzenden zarar gören insanları arıyor, onların umut veren yanlarını gösteriyor bizlere. Diyebilirim ki, Anadolu insanını ezen düzene, gerçek tanıklar arıyor. Her zaman, bu tanıklarını bulduğunu söyleyemem, ama bulduğu tanıklar, Anadolu’nun ekinsel (kültürel) birikiminin ürünüdürler.»

Tekrar tüm doktorlarımızın “14 Mart Tıp Bayramın”nı kutluyor, bol okumalı günler diliyorum.