1 MAYIS 2024…KAÇIRILAN TARİHSEL FIRSAT…

“…İstanbul’daki Taksim Meydanının, 1 Mayıs  İşçi ve Emekçiler, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar ve 1 Eylül Dünya Barış günlerinde açılmasını beklediklerini, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile bu öneriye onay vereceklerin ve katkı koyacakların, demokrasi tarihinin onurlu sayfalarında yer alacaklarını açıkladı.

1 Mayıs, 1 Eylül ve 8 Mart başta olmak üzere Taksim’in açılmasını, zaman, emek ve maddi güç kaybettiren yasakların kaldırılmasını, demokrasi tarihine yeni ve güzel bir sayfa eklenmesini bekliyoruz.”

Bu sözleri söyleyen insan, bu köşenin de yazarı olan Rıza Sümer. 25 Nisan 2024 tarihinde basına yazılı bir açıklama yaparak,  başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve  İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya olmak üzere Hükümete seslendim, Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı olarak.

İnsan haklarına, bu hakların en belirgin alanları olan demokrasiye, toplanma ve ifade özgürlüğüne inanan toplum önderleri, gazeteciler ve bilim insanları bu yönde girişimlerde, önerilerde bulundular, yazdılar, konuştular.

Açıklamalar ve öneriler Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’nce uygun bulunsaydı, gerçekten Türkiye demokrasisi tarihine çok anlamlı bir sayfa eklenmiş olacaktı.

Uzun yıllar amatör ve profesyonel  futbol oynamış bir insan olarak, futbolda çok kullanılan kelimelerle, ancak çok üzülerek,  yazıyorum, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, çok büyük bir fırsatı kaçırdı, İstanbul Taksim Meydanı kadar genişlikteki boş kaleye topu gönderemedi, çok açık bir gol fırsatını harcadı. Gol fırsatını kaçırırken, topla ayakları uyuşamadı mı, yoksa birileri iterek dengesini mi bozdu, göremedim.

Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin kararına karşın Taksim’i 1 Mayıs etkinliğine açmayanlar suç da işlemiş oldular. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, 12 Ekim 2023 tarihinde, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs etkinliğinin engellenmesinin gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali olduğuna karar verdi. Karar, 15 Aralık 2023 tarih ve 32400 sayılı Resmi Gazete’de  yayımlandı. Biliriz ki, Anayasa mahkemesinin kararına her kişi ve kuruluş kesinlikle uymak zorunda.

Taksim Meydanının 1 Mayıs etkinliklerine açılmaması kararı, birçok kişi  ve kuruluş adına ve birçok yönden “yazık oldu” diyorum. Ülke demokrasisi, özgür ve şiddetsiz toplum hedefi ve anlayışı kaybetti. Başta iktidar, siyaset, siyasetçi kaybetti.

Çünkü Hükümeti oluşturan siyaset, 1 Mayıs’ı, en azından İstanbul’da yönetemedi, belki de yönetmek istemedi, sorumluluktan çekindi. Belki de öngöremediğim başka nedenler vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in söylediği gibi, Taksim Meydanı adeta Çin Seddi gibi kuşatıldı, polislerimiz ve hiç hoş görünmeyen demirlerle girişler engellendi. İçişleri Bakanlığı’nın yasaklarına ve engellerine karşı Taksim’e yürümek isteyenlerle güvenlik güçleri arasında yaşananları, bilmiyorum, “ohh, iyi oldu “ diye dillendirenler  veya Türkiye’ye yakıştıranlar var mı?

Her zaman yazıyorum, söylüyorum, güvenlik güçlerindeki gençlerimizle, geçmişte yaşananları, acıları veya mutlulukları açık alanlarda paylaşmak isteyenleri karşı karşıya getiren anlayış ve görüntüler, hiç kimseye yakışmıyor. Türkiye’yi,  diğer ülkelere, demokrasinin bulunmadığı, baskıcı bir polis devleti olarak tanıtıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bireyi olarak, yüzbinlerce, hatta milyonlarca insanın  isteğini ve önerilerini önemsemeyen siyasetçilerin kararlarını ve uygulayan kamu görevlilerinin tutumlarını sessizce kabullenmiyorum.

Maddi veya psikolojik kayıplarda hakkımı helal etmiyorum. Hangi hakkını diyenler bulunabilir. Sonuçlardan bir yurttaş olarak bana düşen payımı.

Taksim Meydanı kuşatılırken kullanılan araçları, gereçleri, görevlendirilen insan gücüne yönelik harcamaları, yakıt giderlerini, çevreye yönelik maddi zararları, yakışmayan görüntüleri televizyonlarda, gazetelerde ve sosyal basında görenlerin, duyanların psikolojik kayıplarını, korku ve şiddet ikliminin çarpan, kalıcı etkilerini nasıl hesaplayacağız? Gözaltına alınan ve tutuklananların, onların ailelerinin, yasaklara ve gösterilen şiddet örneklerine karşı olanların kırgınlıkları, kızgınlıkları, üzüntüleri, korkuları, utançları ölçülebilir mi, kolaylıkla dayanılabilir mi?

Gözaltına alınan insanlar, savcılar, yargıçlar ve yardımcı görevlilerin yer aldığı süreçte oluşan gereksiz maddi ve psikolojik maliyetlere ne diyelim?  Acıyı, hiddeti, haksızlığı, adaletsizliği, insan yakışmayan hareketlerin zararlarını, maliyetlerini nasıl hesaplayacağız, hangi sayılar ve kelimelerle anlatacağız?

Diyelim ki, Taksim Meydanına getirilen yasaklardan doğan maddi zarar, birim olarak 100. 

Yasaklar olmasaydı ve herkesin kurallara uyduğu şiddetsiz birkaç saatlik süreç yaşansaydı, İçişleri Bakanlığı’nın yaptıkları dahil kamu harcamaları en çok 25 birim olurdu.

Konan yasaklardan ve üretilen kaba davranışlardan dolayı oluşan maddi zarar veya giderler sizlerin, bizlerin vergilerinden oluşan büyük kaynaktan karşılanmayacak mı? İnsanlarımızın çektiklerinden, gördükleri şiddetten dolayı oluşan psikolojik zararlar, kayıplar? 

Ankara’da düzenlenen 1 Mayıs 2024 yürüyüşünde, üyesi olduğum Çağdaş Gazeteciler Derneği de yer aldı. Yağmura karşı katılım oldukça yüksekti.

Yürüyüş sırasında, Taksim Meydanının yasaklanmasının maddi ve psikolojik kayıpları konusunda gazeteci arkadaşım sevgili Hüseyin Hayatsever’le kısa bir sohbet  olanağı bulduk. Benden çok genç bir meslektaşım olan  Hüseyin Hayatsever’le yasaklamalardan dolayı oluşan maddi ve psikolojik maliyetler ve zararlar konusunda aynı görüşte olmaktan inanın çok büyük bir onur ve mutluluk duydum. Bu onur ve mutluluk, Ankara’da alınan yasaklama kararının, İstanbul’da yaşanan şiddet olaylarının verdiği ağır ve olumsuz duyguların yanında elbette çok büyük değil. Ancak, onur ve mutluluk, yine de bir değerdir, yaşamak sevincimize ve umudumuza güç katmaktadır.

Yurdumun insanlarının; yasakların, insanlardan veya araçlardan oluşan engellerin, demir parmaklıkların, TOMA’ların, kalkanların, gazların, copların, palaların, hafif veya ağır silahların, bombaların, mayınların, tuzakların bulunmadığı, yoksulluğun ve yoksunluğun kalmadığı, hiçbir canlının insandan korkmadığı, şiddetsiz Türkiye’de, yerin üstündeki cennette yaşamalarını diliyorum. 

Sorun;  iyi olmayan insan, çözüm; iyi ve güzel olan, melek gibi insan. 


İkili fotoğrafın alt yazısı: Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Z. Kıvanç El (sağda) ve Rıza Sümer.