Metabolizma (yapım-yıkım), canlılarda yaşamın sürdürülmesi sırasında gerçekleşen tüm kimyasal tepkimeleri tarif eden kavramdır. Bu kavram canlı bir organizmada ya da hücrede meydana gelen yapıcı ve yıkıcı nitelikteki karmaşık kimyasal olayların tümünü içerir.
Buradan bir benzetim yaparak ekonomik yapılarında canlı benzeri karmaşık bir metabolizması olduğunu söyleyebiliriz.
Üstelik canlıların metabolizmaları fizik kanunları uyarınca öngörülebilir kurallar çerçevesinde işlerken ekonominin metabolizması öngörülmesi son derecede zor karmaşık sosyolojik ve psikolojik etkilere de açıktır.
İnsana ait güven, beğeni, hırs, kıskançlık, ihtiras, nefret, korku ve ahlak gibi duygular en az ihtiyaçlar kadar ekonomik davranışları etkilemekte, arz ve talep gibi temel yapıları bile belirlemektedir.
Tüm bu duygusal karmaşıklık ve ihtiyaçlardaki kaotik değişim hangi mal ve hizmetin üretileceği, hangi mal ve hizmetin tüketileceği konusunda bir öngörüde bulunmayı ve ekonomiyi yönetmeyi çok ama çok zorlaştırmaktadır.
Tamam, yüz yıllardır gelişen ve şekillenen bir ekonomi bilimi var ama bugün bile bilinenler ekonomik metabolizmanın karmaşıklığı ve kaotik yapısı yüzünden ekonomiyi yönetmeyi, geleceği öngörmeyi tam olarak başaramamaktadır.
Hele hele bir de ekonomiyi yönetirken bilimsel yoldan ayrılıp hurafe ve içi boş hayallerin peşinde koşmaya başladın mı bir bataklığa saplanmaktan, o bataklıkta boğulup gitmekten kurtulman hiçbir şekilde mümkün değildir.
Ekonomiyi yönetenlerin sadece ekonomi bilimini bilmesi işte bu yüzden çoğu zaman yeterli olmamakta ve başarılı bir ekonomi yönetimi için sanatçılarda bulunana benzer bir sezgisel algı, yaratıcılık ve deneyim de gerekmektedir
Bugün gözlemliyoruz, hem dünyada ve hem de ülkemizde bir yüksek enflasyon sorunu var, bu sorun ülkemizde çok daha vahim bir boyutta yaşanıyor.
Türkiye’de enflasyonun diğer ülkelere göre bu kadar yüksek olmasının tek nedeni ekonominin çok kötü yönetilmesidir. Ham hayaller ve içi boş teoriler peşinde koşan ekonomi yönetimi bilinen tüm ekonomi teorilerine aykırı politikalar izleyerek enflasyonu patlatmış bulunmaktadır.
Yükselen, astronomik seviyelere ulaşan enflasyonun bu yükselme eğilimine devam edeceği de aşikârdır, çünkü iktidar enflasyonist politikalar uygulamaktadır.
İktidar kendi uyguladığı enflasyonist politikaları halkın gözünden gizleyebilmek için kabahati arz talep dengesine, emtia piyasalarındaki değişime, dış güçlere, üretici ve tüccar davranışlarına atmaya çalışmaktadır.
Son olarak Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Fiyat İstikrarı Komitesinin 4. toplantısını gerçekleştirdiklerini ifadede ederek, “Bu kapsamda gıda arz güvenliğini sağlamak amacıyla yeni politikalar oluşturup fahiş fiyat artışlarına karşı tüm paydaşlarımız ile koordineli bir şekilde hareket ederek, enflasyonla mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu açıklamayı algıyı yönetme kaygısı ile değil de gerçekten inanarak yaptıysa ekonomi yönetiminin fiyat artışları ya da enflasyonun gerçek sebebinin farkında bile olmadığını söylememiz gerekir.
Enflasyon hemen hemen daima salt parasal bir olgudur, arz talep dengesindeki bozulmaların etkisi fevkalade azdır. Çok az durumda arz ve talep bozulmalarının fiyatlar genel seviyesini hem de tüm dünyada bozabilmesi mümkün olur. Ayrıca üretim teknolojilerindeki değişimlerin zaman boyutunda maliyet ve fiyat düşürücü etkisi de çok net olarak gözlemlenebilmektedir.
Bir ülkede enflasyon varsa bunun paranın değeri ve satın alma gücü ile ilgili bir sorun olma olasılığı çok ama çok yüksektir.
Bir taraftan ekonomik metabolizmanın karmaşıklığı ve diğer taraftan da hükümetlerin enflasyonun gerçek sebebini halktan gizleyebilmek için uyguladıkları algı operasyonları vatandaşların enflasyonun nedeni ve suçlusu hakkında fikir sahibi olmalarını çok güçleştirmektedir.
Ben sorunun gerçek kaynağı bulunmadan çözülemeyeceğini, algı operasyonlarının vakit kaybından başka bir işe yaramayacağını düşünüyorum ve buradan tekrar açık ve net olarak söyleyeyim enflasyonun tek ama tek sorumlusu ekonomi yönetimleridir.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Sonsöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Sonsöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Sonsöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Sonsöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.